Arifiye Kız Teknik - Meslek Lisesi 9B, C, D Sınıfları Edebiyat Dersi İçin Yardımcı Kaynak

Sunday, February 27, 2011

Anlatmaya Bağlı Edebî Metin Örneklerini İnceleme - III

C. HALK HİKAYELERİ
Halk hikâyeleri Türk duygu ve düşünce yaşamından doğmuş halkın ortak ürünleridir, Bu ürünler, öykü türünün en eski ve anonim olanlarıdır. Halk öyküleri, destandan modern öyküye geçişin köprüsü kabul edilmektedir. Bu türün ilk örneklen, 15.-16. yüzyılda yazıya geçirilen Dede Korkut Hikâyeleri oluşturur.
Halk hikâyeleri destandan öyküye geçi dönemi eserleri olduğundan, bu hikayelerdeki kahramanlar gerçek yaşamdaki insanlara yakın özellikler gösterir. Bu hikâyelerde olağanüstü kişi ve olaylar destan ve masallara göre daha sınırlıdır. Oluştukları çağın sosyal yapısını, o çağdaki iç mücadeleleri anlatan halk hikâyeleri nazım-nesir iç içe yazılmıştır. Olaylar nesirle, duygular nazımla anlatılır.
Hikâyelerin en temel konusu aşk ve kahramanlıktır. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin aşk temasını; Danişmendname, Köroğlu kahramanlık temasını işleyen halk hikâyelerine örnek gösterilebilir. Halk hikâyelerinde "aldı sazı eline", "aldı Kerem", "deyüp kesti", "bakalım ne dedi" gibi kalıplaşmış sözler yer alır.
Halk hikâyeleri anonimdir. Halk hikâyeleri genellikle halk şairleri tarafından önemli günlerde, ramazanlarda ve düğünlerde, kahvelerde söylenmiştir.
Halk hikâyeleri üç bölümden oluşur. "Döşeme" denen ilk bölümde şair, nesir ya da nazım-nesir bir tekerleme söyler. Yine asıl konu ile ilgili olmayan bu bölümde şair, dinleyicilerine doğruluk, fazilet, yardımlaşma ve dayanışma, adalet, yurduna ve milletine sevgi gibi düşünceleri vurgulanır. Bu tür öğretici konuların yanında güldürü öğeleri içeren "döşeme"ler de vardır. Bu bölüm dinleyiciyi hikâyeye hazırlamak amacıyla söylenir.
ikinci bölüm "asıl hikâye"nin anlatılmasıdır. Bir dua ile başlar. Burada âşık, hikâyesinin konusu ile kahramanlarını kısaca tanıtır ve hikâyesine geçer. Anlatıcı, hikâyenin nazım parçalarında değişiklik yapmaz, nesir parçalarında ise bazı değişiklikler yapar.
Hikâyenin son bölümü ise "dua"dır. Âşık, hikâyenin sonunda birbirini seven ama birbirine kavuşamayanlar için dua eder ve "Ustamızın adı Hıdır, elimizden gelen budur." diye sözlerini bitirir.

Halk hikâyeleri konularına göre üçe ayrılır:
a. Aşk hikâyeleri: Sevgi temalı halk hikâyeleridir. Arzu ile Kanber, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ile Selvihan, Tahir ile Zühre, Âşık Garip, Âşık Kerem, Elif ile Mahmut gibi.
b. Dini - tarihî kahramanlık hikâyeleri: Tarihe mal olmuş kahramanları veya dinsel açıdan önemli kabul edilen erdemli kişileri konu edinen halk hikâyeleridir. Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişment Gazi, Hz. Ali ile ilgili diğer hikâyeler, Köroğlu Hikâyesi gibi.
c. Destanî halk hikâyeleri: içinde destana ait bazı özellikleri barındıran halk hikâyeleridir. Dede Korkut Hikâyeleri.

Halk hikâyeleri şema yönünden masallara benzer. Masallarda olduğu gibi halk hikâyelerinin de döşeme ve dilek bölümleri vardır.
Halk hikâyeleri gerçek bir tarihi olaya dayanmaması, nazım-nesir karışık oluşu, kişilerin ve olayların anlatılışındaki gerçeğe yakınlık ve daha kahramanlarının aşk maceralarını işlemesi bakımından destanlardan ayrılır.

KEREM İLE ASLI
Eski zamanlarda İran'ın İsfahan şehrinde adil bir hükümdar vardır. Bu hükümdarın haznedarı, bir keşiştir, ikisinin de çocuğu olmamaktadır. Hükümdar, bu durumdan çok üzüntü duymaktadır. Haznedar, hükümdarın üzüntüsünü azaltmak için, ondan bir bahçe yaptırmasını ister. Bahçe yaptırılır.
Hükümdarın hanımıyla haznedarın hanımı bahçede gezerken bir ihtiyarla karşılaşırlar. İhtiyar bunlara bir fidan verir. Kadınlar onun verdiği fidanı bahçeye dikerler. Bir zaman sonra fidandan bir elma yetişir. İki kadın elmayı paylaşarak yerler ve farklı cinsiyette çocukları olursa bunları birbirleriyle evlendirmek için ant içerler. Hükümdarın bir oğlu, haznedarın da bir kızı olur. Çocuklar büyür. Haznedar, Müslüman birine kızını vermek istemez ve ailesiyle birlikte ülkeyi terk eder.
Hükümdarın oğlu (Ahmet Mirza), arkadaşı Sofu ile ava çıkar. Gördükleri bir kuşu takip ederken kendilerini bir köşkün bahçesinde bulurlar. Havuzun başında bir kız gören Ahmet Mirza, bunun rüyasında görüp âşık olduğu kişi olduğunu anlar. Tanışırlar. Kızın keşişin kızı olduğunu öğrenince Mirza, keşişin soyunu ve asaletini de öğrenmek amacıyla sık sık: Aslı nedir?" şeklinde sorular sarar. Kız hiç işitmediği "Aslı" sözcüğünü anlamaz, o da sık sık: "Kerem et." demek zorunda kalır. Bu iki sözcük aralarında anahtar söz haline gelince, birbirlerine "Aslı" ve "Kerem" adıyla seslenmeyi kararlaştırırlar. Kerem oralardan ayrılmak istemez. Aslı, bunun tehlikeli olacağını söyleyerek gitmesini ister. Kerem eve döndüğünde çok üzgündür. Babası, oğlunun Aslı'ya âşık olduğunu öğrenir; kızı istetir. Keşiş, kızı verme sözünde bulunmasına rağmen, kızını alarak yine şehri terk eder. Kızı almak için Keremle birlikte kızın oturduğu şehre giden düğün alayının eli boşa çıkar. Kerem, Aslı'yı bulmak için doğadaki her şeyden sevdiği kızı sorar. Bahçedeki selvi ağacının yanına vararak onunla dertleşmeye başlar:
Dur selvi dur, senden haber sorayım. Selvi ağacı senin meralin hani? Dinle gel dinle ver bana cevabı. Selvi ağacı senin meralin hani?
Kerem, Keşiş'in zindancı başı, hanımının da dişçilik yaptığını öğrenir. Kerem dişini çektirmek bahanesi ile eve gider. Tüm dişlerini çektirir. Ağzının kanını silerken, Aslı, Kerem'in elindeki çevreyi (mendili) tanır. Bunun Kerem olduğunu anlar. Keşiş'in karısı kocasına haber vermeye gider. Kerem, Aslı'yı Müslümanlığa davet eder. Kız kabul eder, Keremin boynuna sarılır. Kerem hile zanneder. Aslı aşka gelip bir dal parçası alarak Keremle söyleşirler.


Aldı Aslı:
Yine düştüm ateşine yanarım,
Yandım Kerem beni rüsvay eyleme.
Beni aşkın ateşine salan var,
Yandım Kerem beni rüsvay eyleme.


Aldı Kerem:
Akıtayım gözlerimin yaşını,
Gurbet ele saldın garip başımı,
Anan çekti otuz iki dişimi,
Benim çektiğim yâr senin elinden.


Kerem, Sofu ile oradan ayrılır. Beyin adamları bunları arar, yakalayıp, hapse atarlar. Bey, Keremi katletmek ister. Fetva alamaz. Beyin kardeşi Hasene, Keremin Hak aşığı olduğunu anlar. Bey de durumu öğrenir. Bu arada Keşiş kaçar, Kerem bu sefer de Karapınar, Antakya ve Halep'e kadar Keşişin peşine düşer. Aslı'yı bulur. Halep paşasının yardımıyla Aslı'yla evlenme fırsatı yakalar. Keşiş, sihirli bir elbise yaptırır. Kerem, Aslı'nın giydiği bu sihirli elbisenin düğmelerini bir türlü çözemez. Derin bir ah çeker ve yanmaya başlar. Paşa, Keşişi katleder. Aslı, Keremin küllerini saçı ile süpürürken, saçı tutuşup yanmaya başlar. Paşa, Keşişin karısını da katlettirir. Sofu, Aslı ile Kerem'e Allah'tan rahmet dileyip, şunları söyler:
Yandı Kerem Aslıhan'ın elinden,
Seveceksen vefalı yâr sev gönül,
Her yâr ateş almaz yârin külünden,
Seveceksen vefalı yâr sev gönül.
deyip kesti.

Cevdet Kudret - (Türk Edebiyatında Seçme Parçalar)

Kerem ile Aslı öyküsünde, öykü kahramanı Kerem, iran'ın İsfahan şahının oğlu diye bilinmekle beraber, bir rivayete göre de Anadolu'nun Ahlat şehrindeki Anka Bey'in oğludur. Kerem ile Aslı öyküsü düz yazı ve nazım karışımı bir yapıda oluşturulmuştur. Olayların anlatımında düz yazıya başvurulmuş; duygular daha çok nazımla anlatılmıştır.
Öykünün şiir bölümleri koşma nazım biçiminin özelliklerini taşımaktadır. Şiir bölümlerinde dil ve anlatım daha yalındır.
Kerem ile Aslı, halk arasında sıkça anlatılan ve çok tanınmış bir halk öyküsüdür. Eserin düzenleyicisi bilinmemektedir.
Öyküde adı geçen Kerem, 17. yüzyıl başlarında yaşadığı sanılan bir halk şairidir.
Kerem'in, sevgilisi Aslı'yı aramak için gurbete çıkış tarihi, Doğu Anadolu'da halk öykücülüğü geleneğini sürdüren öykücüler arasında hicri 1017 (1608) olarak gösterilmektedir.
Kerem ile Aslı öyküsünün ne zaman yazıya geçirildiği bilinmemektedir. Cönklerde karşımıza çıkan bu öykünün halk ressam-larınca resimlendirilmiş, taş baskı nüshaları vardır. En eski nüsha 1849-1850 yıllarına ait bir yazmadır. Daha sonra yeni harflerle pek çok nüshaları basılmıştır.

Çözümlü Soru - 1
Halk hikayeleriyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Sevgi ve kahramanlık konuları işlenir.
B) Kişiler gerçek yaşamdakilere yakındır; olağanüstülükler oldukça sınırlıdır.
C) Oluştukları çağdaki sosyal yapıyı ve iç mücadeleleri yansıtır.
D) Anlatım tümüyle nesre dayalıdır.
E) Anlatıcıları okur yazar, az çok kültürlü kişilerdir.
(1997-ÖYS)

Çözüm
Halk hikayeleriyle ilgili olarak D seçeneğindeki yargı yanlıştır. Çünkü halk hikâyeleri nazım-nesir karışık olarak yazılır. Bu hikâyelerde düşünceler nesirle, duygular ise nazımla anlatılır.
Cevap D

Çözümlü Soru - 2
Aşağıdakilerden hangisi manzum hikâye ile halk hikâyelerinin ortak özelliğidir?
A) Manzum olarak yazılmaları
B) Öğreticiliği amaçlamaları
C) Olağanüstü olayları işlemeleri
D) Olay kaynaklı olmaları
E) Erkek meclislerinde söylenmeleri

Çözüm
Halk hikâyeleri ile manzum hikâyelerin ortak özelliği "olay kaynaklı" olmalarıdır. Halk hikâyeleri nazım-nesir karışık, manzum hikâyeler nazımla yazılır. Manzum hikâyeler öğretici konularda, halk hikâyeleri ise sevgi ve kahramanlık konularında söylenir. Halk hikâyelerinde az da olsa olağanüstü olaylar vardır, manzum hikâyelerde ise olağanüstü nitelikler görülmez. Halk hikâyeleri erkeklerin düzenlediği toplantılarda âşık denen kişilerce söylenir, manzum hikâyelerde ise böyle bir özellik yoktur.
Cevap D

No comments:

Post a Comment